Çarşamba, Mart 28, 2007

P&G, Unilever Size Ne Çağrıştırıyor?

YAZIYI OKUMADAN BİR DÜŞÜNÜN "p&g" MARKALI HANGİ ÜRÜNÜ KULLANIYORSUNUZ YA DA "unilever" MARKA?


Düşündünüz aklınıza bir çok ürün geldi..tanıyor olabilirsiniz Unilever ile P&G yi. Ama şunu bilin ki tanıyor iseniz; siz etiketlere bakan kesimsiniz. Çoğumuz aldığımız ürünlerin markalarının ardında, sayısız yüzlerce markaya sahip devler olduğunun farkında bile değiliz.

P&G yani William Procter ve James Gamble’n 1837’de Cincinnati’de kurdukları PROCTER AND GAMBLE kesinlikle evinizde bir yerlerde size gizliden gizliye gülümsüyor. Siz aldığınız çoğu ürünü birbirine rakip mallar sanırken aslında aynı şirketin alt markalarını satın alıyorsunuz. Bu markanın altındaki devler neler derseniz… Bazıları:
Alo, Ariel, Ace, Mr.Proper, Orkid, Alldays, Discreet, Pantene, Blendax, Rejoice, Head and Shoulders, Herbal Essences, İpana, MaxFactor, Prima….


Peki ya Unilever; 1930’da Hollandalı margarin üreticisi ve İngiliz sabun üreticisi birleşir. "Margarine Unie" + "Lever Brothers"; olur Unilever. Peki nedir alt markaları? Bazıları:
Algida, Becel, Knorr, Komili, Lipton, Sana, Cif, Domestos, Omo, Rinso, Yumoş, Axe, Clear, Dove, Elidor, Lux, Rexona, Signal

Bu iki şemsiye marka, ortalama 100 yıldır bizim gündelik ihtiyaçlarımızı karşılıyorlar. Onlara rakip çıkarır mıyız bilmiyorum ama ilk aklıma Evyap geldi. İnşallah markalarının devamı gelir.
EvyLady, EvyBaby, Duru, Fax, Gibbs, Sanino, Arko…

Perşembe, Mart 01, 2007

AT BİNMEK ÜZERİNE KAHVE İÇMEK


Hayatta gelemediğim haksızlıklardan biri de, şekerli kahve isteyip de acı bir kahveyi yudumlamak zorunda kalmaktır. Çoğu kişi kahveyi yudumlar acı olduğunu anlar ama tepkisizliği seçer, ben ise her şeye karşı takındığım "Yeterr" tavrını burda da sergiliyorum ama bir farkla yorgunum, hamlamışım, her yerim ağrıyor..
Nedeni ise Hadımköy'de at biniciliği dersleri almaya başlamış olmam. Burdan tüm arkadaşlarıma sesleniyorum: "Ata binmek kesinlikle kilo vermek ya da kas yapmak için en iyi spor". Birincisi attan düşmemek için zaten can havli ile ata yapışıyorsunuz:) İkincisi hocanızın "kalk otur" ritimleri arasında kol ve bacak kaslarınız inanılmaz şekilde çalışıyor. Mola vere vere 30 dkyı bitiriyorsunuz. Bulgar hocamın dediğine göre; 5. dersten sonra rahat bir nefes(!) alabilecekmişim. Zaten hocam daha ilk günden bombasını anlattı; "Bir futbolcu geldi, 'ya ne var at binmek de verin ben saatlerce yaparım "kalk otur" olayını', dedi. 15 dk geçmeden indi attan 90 dk top koşturan adam, dayanamadı 15 dklık at sürüşüne!"
Benim gayet zayıf olan bünyem de henüz bir iskender kebabı indirmediğim için mideme, gayet melankolik bir haldeyken; kahvem acı geliyor. Bakırköy'de Avşar sinemasının karşısındaki kafedeyiz eski bir dostumla. Ama en komiği yanıma çağırdığım garsona "Bu şekersiz, acı" dediğimde. "Ben kendi ellerimle yaptım, şekerli bu" diyen garip bir tiple karşılaşıyorum. "Kaç şeker attın peki" diyorum. El cevap: "Biiir"(!) Adam şekerli kahveyi bir kesme şekerle yapıyormuş. "Aha şeker attım, şekerli olduuu":) Orta desem, kesme şekeri dişiyle yarıya bölüp öyle yapacak herhalde kahveyi. Sonunda ikna oluyorum ve yeni şekerli kahveme kavuşuyorum. Yorgunluk kahvemi rezil edenleri ifşa etmek istemem çünkü bir pazarlam master öğrencisi olarak biliyorumki.......reklamın iyisi kötüsü yoktur.
Bunun yerine bir kaç yıl önce (üniversite zamanı); ilk gittiğimde hayran kaldığım kahvelerinden ötürü, hala sırf kahvesini içmeye gittiğim Avcılar'daki "ACI KAHVE"yi ismiyle anmak isterim. Kahvesi bana adının tam aksini anlatıyor tabi ama en azından ne istiyorsanız o; önünüze geliyor. Sahibi sürekli orda. Bir müşterisini ikinci görüşünde bile tanıyabilecek kadar da profesyonel. Avcılara yolunuz düşerse; Barış Manço Kültür Merkezi solunuzda kalacak ve ilerleyeceksiniz; gene yolun solunda kafenin tabelasını görmeniz mümkün.
İyi hafta sonları..